Birinin saçları taralı haliyle dondurulmuş. Diğerinde külah tarzına getirilmiş yün, siyah bere. Yeryüzü böyle bir fısıldaşmaya ilk defa tanık oluyor sanki, iki dede. Biri sakalı uzun, diğeri kısa kesim. Başını eğiyor. Kulağına yaklaşıp sert tonlarda birkaç kelime. Bu sefer o eğiliyor, diğeri sokulup kulağına bir şeyler söylüyor. Bir ara o kadar yaklaşıyor ki ağza düşen bir ekmek gibi, göz göze bakınıyorlar ve gülüyorlar. Tekrar başını hafifçe öne eğiyor, kulağına yine bir şeyler söylüyor. Fısıldamak gerekir kulağına yaklaşınca belki ama yok, gayet sesli. Burası bir hipodrom değil, ince uzun bir otobüs.
Gülmeler var içten içten. Biraz argo kulağa geliyor sanki. Neydi ki bu konuşma hasreti? Kulağına doğru ciddi bir bakışta ne oluyor acaba? Durdu duramadı biri, eliyle diğerinin başını tutup kulağının içine ama ta içine yine bir şeyler söyledi. Kulağına yaklaşıyor defalarca ve birkaç kelime, sonrası gülme.
Bir veda gerekti şimdi de. Omzuna bir el, tebessüm. Ayağa kalkış ve bir omuza diğerinden karşılık bir elden tebessüm. Uğurlar olsun.